Yayınlar

En Son Çıkan Bölüm



Useful Good-for-Nothing 42. Bölüm
Noblesse S 1.Bölüm %12.5 - %15

Archive for 2015


Fark edenler vardır belki vizelerim bitince art arda 3 bölüm bitirdim ve 2 bölümünde çevirisi hazır editlenmeyi bekliyor. Bende her gün bloga yazı yazmaktansa bundan sonra haftada maksimum 1 yazı yazmaya karar verdim. Aslında ilk başta ayda 1 yazmayı düşündüm ama 1 ay da çok uzun olur diye düşündüm. Hızım ileriki günlerde veya haftalarda düşebilir. Çünkü sıkıldım. Bu haftalık günceller de her ne kadar klasör linklerinden ulaşılabilse de 1 hafta içinde verdiğim bölümlerin linklerini paylaşacağım.

En son hangi bölümün çıktığını da üstteki widgetten öğrenebilirsiniz.

Bir diğer haber ise Noblesse S'i şimdilik durduruyorum. Zaten çeviremiyordum :( Cümleler çok uzun :( Zaten Türkçeye çeviren çıkmaz diyerek light novel çevirmek nasıl oluyormuş merak ettiğimden başlamıştım. Ama beceremedim. Eğer çevirisi kolay bir novel söylerseniz ona başlayabilirim. Yoksa çok boş vaktim olmadıkça Noblesse S'i çeviremem.

Bu güncelde çevrilmesini istediğiniz webtoonları sormuştum cevap gelmemişti. Useful'a başlayalı neredeyse 1 yıl oldu ve bu hızla gidersem 2 yıl sonra bitecek ama hızımı artırır ve mayıs ayı içerisinde 50. bölüme gelir veya yaklaşırsam ciddi çevirecek webtoon arayışına gireceğim. Aceleyle bir seri bulup çevirmek de istemiyorum. Bu yüzden önerilere açığım yine. Şartlar; 1-Bitmiş olsun 2- Benim sevmem lazım. 3-Mümkünse çevirmesi editlemesi kolay olsun.

Bölümler:
One Drive: Klasör Linki

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şimdi gelelim haftanın konusuna. Konumuz cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim. Koca bir ülkenin geleceğinin nasıl karardığı ve şimdi de nasıl karartıldığına ışık tutması için önemli bir konu.

"Neden 1945'de bizden kötü durumda olan Almanlar ve Japonlar bolluk içinde yaşıyorlar da Türkiye bu halde?" Sorusunu neredeyse herkes Amerika'ya, Yahudilere filan bağlıyor. Beyler bayanlar Allah-u Teala bu beyni size boşuna mı bahşetti? Biraz mantıklı düşünün. Amerika'nın ve Yahudilerin veyahut Avrupa'nın Almanya ve Japonya'ya Türkiye'den çok daha fazla kini vardı. Neymiş efendim biz müslümanmışız da ondan bizim gelişmemizi istemiyorlarmış. Almanlar ve Japonlar 6 yıl dünyayı buhrana sürükledi. Almanlar yüzünden Avrupa'da  taş üstünde taş kalmadı. Onlar yüzünden milyonlarca insanını kaybedenler düşman gözüyle baktıkları bu iki ülkenin gelişmesini istediler veya kendi hallerine bıraktılar da Türkiye'yi mi ezdiler? Ayrıca güçlü devletlerin Türkiye üzerinde planları varsa her devlet için de planları vardır. Bu söylemler kendi aptallığımızı kapatmak için günah keçisi bulmaktan başka bir şey değil. Biz hep kendi aptallıklarımızı Amerika'ya veya Yahudilere yükledik yani. Halbuki gelişmek, ilerlemek isteyen halkın önünde kim durabilir ki? Bunun örneği olan onlarca ülke var tarihte.

Bir ülkenin, bir toplumun gelişmesi öyle bir kaç sene de olacak iş değil. Devletin geleceği düşünerek attığı adımların iyi sonuç vermesi ve bu gelişmelerin halk üzerinde olumlu etki bırakması sonucunda bir ülke gelişir. Bir ülkeyi geliştirmenin en temel prensibi eğitime destek vermektir. Hani hep derler ya öğrencilere "Siz bu ülkenin geleceğisiniz." Ama hep de geleceğimizi şekillendirmek isterler ve karışmamaları gereken şeylere karışırlar. Neymiş dindar nesil yetiştireceklermiş. Sana ne miletin imanından, ibadetinden.

Ama bu günün yanlışlarına gelmeden dünün yanlışlarını bilmek şart. Çoğu Atatürkçü Atatürk cumhuriyeti kurdu ülkeye bolluk geldi sanıyor. Halbuki tam tersi oldu. 1914'ten 1922'ye kadar savaştık. 1924'e kadar barış anlaşmasını bekledik. 1927 veya 1928'e kadar mubadelelerin sonuçlanmasını filan bekledik. Bu arada tabi bazı adımlarda atılmaya başlamıştı. Bu sıralar bir çok nüfus sayımı yapıldı raporlar hazırlandı. Durum içler acısıydı. Köylerde genç erkek sayısı çok azdı. Köylerin neredeyse hepisi bir zengin adamın yani ağanın eline bakıyordu ve açlıktan ölenler bu günün trafik kazasında ölenlerden daha fazlaydı. Sanılanın aksine Osmanlı'nın son zamanlarındakinden çok daha kötü durumdaydı halk. Buna çare bulmayı ancak 1930'larda Atatürk'ün devrimlerinin köylere yani halkın %80'ine ulaşmadığını gördüklerinde düşündüler. Belli ki meclis için Atatürk devrimleri yani harf inkilabı, hilafetin kaldırılması gibi ülkenin genelini ilgilendiren şeyler öncelikliydi.

İlk başta köylere giden öğretmenleri dinlediler. Antikemalistlerin sandığının aksine o dönem devlet bir konuda çaresiz kalmışsa nasıl bir adım atacaklarını bulmak için sorunu dinlerlerdi. Uygulamada halkı zorlarlardı ama. Bu öğretmenlerin hepsi şehir yaşamına alışmışlardı ve köylerde hiç bir imkan yoktu. Buğdayı bile almak isteseler bile zor zar elde edebiliyorlardı. Bu yüzden bir çok öğretmen mesleği bile bırakıp gitmişti. Raporlar da halkın sadece %15-%20'sinin okuma yazma bildiğini söylüyordu. Atatürk ve İnönü sık sık Milli Eğitim Bakanlığına baskı yapıyordu hatta her yıl işlerini savsakladıkları için bakanları değiştiriyorlardı. Çaresizlik içinde askerliğini çavuş olarak yapanlara kısa bir eğitim verilerek yaşamalarına bile yetmeyecek bir maaşla köylerine öğretmen olarak gönderme kararı aldılar. Ama onlarda sadece köy çocuklarına okuma yazma öğretebildi.

Böyle çıkmaza gelindiği bir anda Avrupa'da fakir çocukların eğitimi hakkında araştırmalar yapan ve kitaplar çeviren bir öğretmen ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in planlamalarıyla köy enstitüleri kurulmasına karar verildi. Köy enstitülerinde yamalı, yırtık elbiseleri, yalın ayakları, aç karınlarıyla 11,12 yaşlarındaki köy çocukları bir sınava tabi tutularak köy enstitülerine alınmaya başlandı. Amaç bu köy çocuklarını eğitmek ve bir öğretmen olarak kendi köylerine yollamaktı. Bu öğretmenler çocukları eğittiği gibi köylüyü de tarım ve hayvancılık alanında eğitecekler. Ağaların tarlalarında karın tokluğuna çalışan köylüyü zenginleştireceklerdi. Ayrıca köylüyü her konuda bilgilendirecek ve Avrupa'da yüzyıllar önce gerçekleşen aydınlanmayı Anadolu'da yapacaklardı. Bu yüzden temel eğitimin yanında tarım, hayvancılık, zanaatkarlık, güzel sanatlarda öğretildi bu öğrencilere. Eğitim çok zordu ve devletin imkanları çok azdı. Çocuklar kendi okullarını bile kendileri yapıyorlardı. Ama eğitim kalitesi Türkiye'deki orta okul ve liselerin ortalamasından çok daha yüksekti. Eğer planlar sekteye uğramazsa köyler zenginleşecek, köyden şehire kontrolsüz göç engellenecek, okuma yazma oranı hızla artacak, köylüler cahillikten kurtarılacak, feodalite yani ağalık çökecekti. Bu arada İsmet İnönü de vali ve kaymakamlara telgraflar çekti. Her köyde bir okul inşa edilecekti ama devletin buna gücü yoktu. Bu yüzden köylüler kendi okullarını kendileri inşa edecekti. Ve bu zorunluydu. Halk isyan etti ama İsmet Paşa "Her köyde bir tane cami var. Camiyi yapan köylü okulu da yapar ve yapacak" dedi. Bilmeyenler için camileri devlet yapmaz hayır sahiplerinin paraları ile yapılır. Tabi şu an AKP'li belediyeler vs. cami yapımına da karışıyor ve camiye sadece onların emeği geçmiş gibi halka gösteriş yapıyorlar.



Eğer bunlar gerçekleşseydi biz şu an gelişmiş bir ülkede doğmuş olacaktık. Ama olmadı. Yüzyıllardır olduğu gibi dini konular dayatılarak bu okulların dolayısıyla da ülkenin ve bizlerin geleceği karartıldı. Sorun yatılı olan bu okullarda eğitimin karma olmasıydı. Sorun her meselede dini bilgisi olan kişilere danışan köylü, dini konular hariç her konuda bilgili bu öğretmenlere danışacaklardı Sorun köy enstitülerinden çıkan öğretmenler ağaların şimdiki ve gelecekteki işçilerini bilinçlendirecek olmasıydı. Köylülerin çoğu ağanın kışkırtmasıyla okulları gereksiz görüyordu. Ama devlet onlara zorla okul yaptırıyordu. Komünizmin K'sini bilmeyen cahiller köy enstitülerini komünist yuvası olmakla suçluyordu. Köylüler köylerinde başı açık bayan öğretmen istemiyordu. Çocuklar Arap alfabesini öğrenip Kur-an okusalar yeterde artardı bile.



Ve en önemlisi de milli irade. Dünya demokrasiye geçerken biz de demokrasiye geçtik. Artık halk kendini yönetecekleri seçecekti. Yani CHP'nin halk ile iyi geçinmesi lazımdı. Bu yüzden köy enstitülerine önem verilmemeye başlandı ilk başta. Sonra birer birer kapanmaya. Dersleri değiştirildi. Faliyetleri kısıtlandı. 1950'de demokrat parti başa gelince de kapatılıp öğretmen liselerine dönüştürüldü. Her tarafa imam hatipler açıldı. Köy çocuklarının Avrupa standartlarında eğitildiği okullar kapatılırken dini eğitim yaygınlaştı. Çünkü milli irade bunu istiyordu. Yıllarca ülke öğretmen açığı çekti. Yıllarca okur yazar oranımız yerlerde gezdi. Orta okul ancak 1970'lerde lise 1980'lerde üniversite ise 2000'ler de yaygınlaştı. Ama yaygınlaşsa da değişen bir şey yok. Bir şeyler öğrenerek okumak vardır bir de boş boş okumak vardır. Orta okul, lise ve üniversite de herkes kopya çekiyor neredeyse. Hepimiz diplomanın peşinde koşuyoruz sadece. Dersleri anlamaya çalışmak yerine anı kurtarmaya çabalıyoruz. Çünkü bizim öğretmenlerimiz de böyle okudu. 1950 öncesinin mantığı bu ülkenin geleceği sizin ellerinizde iken sonrasında sizin geleceğiniz devletin ellerinde oldu. Emeğiyle okuyan halk için bir şeyler yapmak isteyen Anadolu çocuğu komünist oldu (devletin gözünde) diyar diyar işkencehane, hapishane gezdi, Ankara'da dayısı olan oturduğu yerden parasını aldı yetmedi rüşvetin yolsuzluğun gözüne gözüne vurdu. Önceden devlet millete oku da ne okursan oku derken sonra böyle zararlı şeyler okuma, hatta düşünme bile dedi. Bazıları 1980'de darbe sonrası halk koyun oldu diyor. Ha s.ktir lan biz mal geldik mal gidiyoruz. Sorun 80'de değil cahillikten kurtulmamızın önünün kesildiği 1945-61 arasında. Şuan gelişmekte olan ülke olmamızın tek nedeni globalleşen dünyaya uyum sağlama çabamız ve tek parti dönemindeki halkı zorlayarak yapılmaya çalışılan bazı şeyler (Zorla güzellik olmaz derler ya geri tepti işte bu da). Yoksa cahillikte Afrika veya Arap ülkelerinden pek farkımız yok.



Peki bu köy enstitüsü mezunlarına ne oldu. Yarısı göreve başladı yarısını öğretmen yapmadılar. Kimini tabutluklara attılar kimini her siyasi bir şey olduğunda işkence masasına oturttular. Göreve başlayanlar bulundukları köyün ortamını elinden geldiğince değiştirmeye çalıştı. Ne kadar zihniyet değişmiş olsa da ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Bu öğretmenler sayesin de biraz daha iyi durumdayız şuan.




Şimdi 2.imam hatip dalgası var. Bunun ilk sonuçlarını 5-10 sene sonra görürüz. Artık doktor yerine imama gideriz veya doktor okur üfler bize. Bu işin şakası tabi bu kadar da kötü hale düşmeyelim bi zahmet. Ama en azından verdiğimiz ortalama %60 vergi en az %70 olur bu gidişle. Din görevlilerine para veren tek devlet biziz herhalde. İşin garibi bazı imamlar ayda yılda bir camiye uğruyor. Ben bu imamların denetlenmesini istemiyorum. Cemaatsiz camilere imam atanmamasını ve o camileri yöre halkının idare etmesini istiyorum. Gerçi israf sadece diyanette değil devletin her işi israf....

Haftalık Güncel

By : A. Karabudak
26 Kasım 2015 Perşembe
0
22.Bölüm eklenmiştir. Bu hafta içimden bir şey yazmak gelmedi. Zaten çizerin bloğunu tekrar bulmamdan başka bir gelişme de yok.

Media Fire & One Drive & Manga-Tr

22.Bölüm Günceli

By : A. Karabudak
14 Kasım 2015 Cumartesi
0
Zaten çevirisi hazır olduğundan 1 günde 21. bölümü de bitirip sizlerle paylaştım.

Noblesse S'i çevirmeye elim değmiyor uzun süredir. İnşallah onu da bir ara el atıp ilerleteceğim. Çevirisi çok ağır bir novel olduğundan veya bana öyle geldiğinden böyle oluyor. Kağıda ingilizcesini yazıp bilmediğim kelimelerin türkçesini yazıp cümlenin anlamını sonra da cümleyi nasıl kuracağımı düşünmeden çeviremiyorum :(

21.Bölüm: Media Fire - One Drive - Manga-Tr

Önceden ne güzel çizerin blogundaki resimleri kayıt etmiştim onları kullanıyordum güncellerde. Ama şimdi bulamıyorum çizerin blogunu :(

Bundan sonra cahilleri bilgilendirmek için paylaşımlarda bulunacağım. Bu güncelin konusu Çorumlu ozanlar.

Çorumlu aşıkların kaleminden çıkan bir çok türkü başka ozanların ağızlarından ünlü olmuş olsa da Çorumlu olupta Aşık Mahsuni, Aşık Nurşani vb. gibi her kes tarafından bir ozan yoktur.

Geçmişten:

1.Dedemoğlu
Herkesin gelmiş geçmiş en büyük ozanlardan biri olduğunu kabul ettiği 18.yüzyılda yaşamış bir ozan. Aslen İran şahının sürgündeki oğul Abbas'dır. Sonradan Çorum bölgesine gelerek bölgede alevi ve bektaşi kültürünün yayılmasına yardımcı olmuş ve onlara liderlik yapmıştır. Ama sonunda nedeni tam olarak bilinmeyen bir sebepten devletle ters düşmüş ve Osmalı askerleriyle Çorum'da hatap ovasında savaşırken vefat etmiştir. Bazı ozanlar tarafından halen daha türküleri söylenmektedir. Bu güne kadar gelmiş eserleri döneminin en önemli sanat eserleri arasında olarak gösterilmektedir.

Yaşlılardan:

2.Aşık Gülabi:
Yıllar önce Hitit Fuar Festivali sırasında düzenlenen Aşıklar Şölenin'de canlı dinleme fırsatı buldum. Artık baya bir yaşlandığından sesi artık eskisi kadar güzel çıkmıyor ustanın. Ama yine de türküleri baya bir kişinin dilinde dolanıyor. Kesinlikle dinlenmesini tavsiye ettiğim türküleri: Dön gel bir tanem, Kalem seni parça parça kırarım, Mapushane ranzaları

3.Aşık Meftuni:

Uzun yıllar Aşık Mahsuni'nin arkasında saz çalmış ve kendi çalıp söylemeye başladığında da bazıları tarafından sesini Aşık Mahsuni'nin sesine benzetmeye çalışıyor diye çekemeyenlerin olduğu bir amcamız. Bu saz üstadı da hak ettiği değeri görmese de bazı eserleri ünlü ozanların dillerinde popüler olmuştur. Kesinlikle dinlenmesini tavsiye ettiğim türküleri: Beni de düşün beni de, Verin benim sevdiğimi (Bağıyom duyulmuyor çağıyom duyulmuyor veya şükür karın doyurmuyor), Heri Çorumlu musun?

Gençlerden:

4.Ozan Ali Riza
Almanya'da doğmuş büyümüş ve hala da Almaya'da yaşayan bir abimiz. Her ne kadar çok fazla türküsü olmasa da bence gelecek vaat eden bir ozan. Kesinlikle dinlenmesini tavsiye ettiğim türküleri: Hep sizin, Çorumluyum ben. Aklım Fikrim Sende Kaldı.

Sadece benim severek dinlediğim ozanları veya Türkiye ve İran tarihinde önemli bir ozan olan Dedemoğlu gibi kişileri yazdım. Bizim oralar ozan kaynıyor şuradaki şehir şehir gezen yarışma programlarından biri Çorum'da bulduğu yarışmacıdan bile belli. Bu arada bazıları beni alevi sanabilir. Hatta bazıları Çorum ismini duyduğu gibi "Alevi misin?" diyorlar. Alevi değilim. Ama alevi çalıyor, söylüyor diye dinlememezlik yapacak veya güzel bir türküyü beğenmeyecek bir bağnaz da değilim.

21.Bölüm Günceli

By : A. Karabudak
3 Kasım 2015 Salı
0
Bir türlü elim değmedi kusura bakmayın. 21.Bölümün de çevirisi hazır sayılır ama bu sıralar nedense editleyesim gelmiyor. Hatta Photoshpo'u açasım bile.

20.Bölüm: Media Fire - One Drive - Manga-Tr


Bir hadis yazacağım. Müslüman olmasanız bile kulağınıza küpe olsun:
"NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ."
O yüzden bu halka müstahak ama kurunun yanında yaşta yanıyor işte.

Sonunda Gelen Güncel

By : A. Karabudak
2 Kasım 2015 Pazartesi
0

Görüldüğü üzere yeni bir proje ile karşınızdayım. Noblesse'ın yazar ve çizerinin ortaklaşa yürüttüğü bir kısa bir webnovel olan Noblesse S'i çevirmeye başladım. Peki neden Useful dururken bu neden böyle bir yavşakca harekette bulundum? Çünkü bilgisayarım bozuldu. Neredeyse bir aydır açamıyorum.

Format attım yine işe yaramadı. Bu yüzden çevirdiğim ve editlediğim 20.bölüm gitti. Hatta yeni bir seriye başlayacaktım onunda 2 bölümü bitmişti 3 bölüm daha bitirip toplu vermeyi düşünüyordum. Hepsi gitti.

Ben de ilk başta yaşadığım hayal kırıklığıyla bir iki hafta yan gelip yattım sonra böyle olmaz diyerek bu novela başladım. İlk başlarda çok zorlandım. Çok uzun veya neredeyse hiç bir kelimenin anlamını bilmediğim cümleler vardı ama çevirdikçe alışmaya başladım. Yinede tam olarak alışamadım tabi.

Bu light novel'ı bölümün %10'luk kısımları şeklinde çevirmeyi ve çevirdikçe de bloğa eklemeyi düşünüyorum. Yani belli bir periyotta güncel gelmeyecek.

Aslında son bir kez kontrol edecektim ama yanlışlıkla kaydet yerine yayınlaya bastım ben de sonra kontrol ederim diyip günceli yazmaya başladım.

Son olarak bir duyurum var. Useful için editör aranıyor. En azından bilgisayarım düzelene kadar.

Noblesse S (Novel) Günceli

By : A. Karabudak
15 Eylül 2015 Salı
0
Noblesse S Bölüm 1 - Yeni Bir Başlangıç (1) %15

Frankenstein'ın yer altındaki labaratuvarının 9. katında özel olarak hazırlanmış oda: D-Room.

Özel metal duvarlarla çevrili antiseptik oda, dışarısından mükemmel şekilde izole edilmişti her ne kadar kontrol sistemine sahip olsa da bir kapı dışında.


Odanın içinde duvarlarla aynı malzemeden yapılmış gibi görünen bir masa, sandalye ve bir tarafı duvara yapıştırılmış, ilk bakışta metal bir kitaplığa benzeyen bir şey vardı. Değerli ve eşsiz kumaşlara dolu bu bölmeli şeyin içinde rengarenk bir üniforma vardı.

Frankenstein, bu özel odada kumaşların olduğu bölmelerin önünde dikkatle dikiliyordu.

Kendisinin yaptığı gözlükleri takıyordu. Laboratuvar önlüğünü bile kendi tasarlamıştı, aynı işinin ehli bir tasarımcı gibi.

 "Hmmm~"

Kumaşlara yavaşca teker teker dokunuyordu, parmaklarının uçlarıyla hissederek. Sonra bir kaç kumaş dikkatini çekti ve kafasını sallayarak konuşmaya başladı.

 "Bu gün bunu kullanacağım"

Beyaz bir kumaşı seçti ve odanın ortasındaki oturduğu masaya kadar taşıdı. Küçük bir kutuyu masanın üzerine koydu ve kapağını açtı. İçindeki iğneler boyutarına göre düzenli bir şekilde sıralanmıştı ve bir kaç bıçak ona doğru parıldıyordu.

Frankenstein aşağı yukarı 6cm uzunluğunda bir iğneyi aldı. Bir eliyle beyaz kumaşı tutuyordu, parmak uçlarıyla, diğer eliyle de sivri iğneyi.  Ellerine kumaş ve iğne yakışmıyor gibi görünüyordu fakat ortamın havası düşünüldüğünde Frankenstein çok becerikli görünüyordu doğal olarak.

"Haaaaa~"
Frankenstein yavaşca nefesini bırakırken gözlerini kapattı.

-Flash!
Frankenstein'ın gözleri bir anda parladı.

-Shug shug shug shug. (ÇN: Çıkardığı sesler)
Elleriyle iğneyi kumaşa neredeyse gözle görülemeyecek bir hızla saplamaya başladı. İğne bazen şiddetli bazen usulca hareket ediyordu ve bazen de sanki bir ritim tutar gibi. Frankenstein bunları yaparken yüzündeki bitmek tükenmek bilmez huzur hissi görülebiliyordu.

-Shooshooshooshoog.....
Bir parça kumaş hızlı hareketlerle zerafet yayan bir ceket şeklini aldı.

-Shooshooshooshooshooshooshoog~
Frankenstein yaptığı işin hızlıca sonuna yaklaşıyordu. Bir anda görünmez bir hıza ulaştı. Ve Frankenstein giysiyi bir anda havaya fırlattı.

-Heyecan~
Parmaklarıyla ceketi tutup yavaşça havaya kaldırdı.

-Chuk~Chearag~Chwararag~to to to to~
Sonra kıyafete tutunan küçük kesilmiş kumaş artıkları yavaşça yere düşmeye başladı. Ve dalgalanan giysinin şekli ortaya çıktı.

- Chock.
Ceket Frankenstein'ın sağ elinin parmaklarına indi. Artık bir kumaş değildi. Mükemmel bir ustalıkla dikilmiş, hoş, zerafet saçan bir sanat eseriydi. Bunların hepsi bir saniyede gerçekleşmişti ve hareketleri bir orkestra şefi kadar yumuşak ve pürüzsüzdü.

Gözlüğünü usulca sol eliyle yerine koyarken ceketi dikkatlice incelemeye başladı. Kıyafeti dikmeden önce gösterdiği özenle karşılaştırırsak, bakışları şimdi daha da keskindi çünkü en ufak bir kusuru bile tolere edemezdi...

- Flash!
Bir anda gözleri aydınlandı ve ceketini incelerken, kenarlarını ördü. (ÇN: Bu cümleden hiç emin değilim.)




------------------------------------------


 “Aaa, bu dikiş ... bir milimetrelik bir hata!!”

Sesi hafifçe titredi ve birkaç soğuk ter damlası yüzünden süzüldü.

 “Nasıl böyle ölümcül bir hata yapabildim…”

Kendisini suçladığını açıkça belli eden acı dolu bir yüz ifadesi takındı ve başarısızlığını görmeye daha fazla tahammül edemeyerek gözlerini sıkıca kapattı.

Noblesse S Bölüm 1

By : A. Karabudak 2

Bir güncel de daha birlikteyiz. Bu hafta da 1 bölüm var yine. Haftaya 2 bölüm veremeye çalışacağım (Ama büyük ihtimalle yine 1 bölüm gelecek :) ).

Gelelim haftanın 2.konusuna. Çoğu kişinin büyük umutlarla atlayacağı ama sonunda umutlarının yıkılacağı bir konu. Aslında Useful'un 25.bölümü bitirene kadar başka seriye başlamak gibi bir düşüncem yoktu ama aceleye seri seçimini aceleye getirmek istemediğimden bunları yazıyorum.

2.Seri olarak alabileceğim bir kaç seri:

1-My Heart is Beating
Sadece gender bender çevirmiş oluruz çok da güzel olur. Çizimleri çok güzel değil ama Ha İl Kwon'un diğer webtoonlarını ve eski bir webtoon olduğunu düşünürsek çizimleri de güzel. Konusu da en az Useful kadar güzel. Başka özellikleri: 1-Bitmiş bir seri 2-Çevirisi yarım bırakılmış bir seri.
Not: Raw'ı paralı olduğundan mecburen İngilizce çevirilerini kullanırım onlarında kalitesi berbat.


2-Zusun
Aslında bunun 3 veya 4 bölümünü çevirmiştim (Merak edenler Batoto'dan okuyabilirler) önce ama o zaman editin e sinden anlamıyordum ve çeviri de iyi değildi. Bu yüzden başlarsam çevirisini kontrol edip yeniden editleyeceğim. Ayrıca bu serinin ilk 5 bölümünün çevirisi var bende. Eğer ki bir çeviri grubu benimle ortak proje yapmak isterse bu seriyi ben ilk 5 bölümünü çevirip editlerim ayrıca geri kalan bölümlerin de editini yaparım.


3-Shuna no Tabi
Bu webtoon değil manga. Hayao Miyazaki'nin full renkli ve neredeyse hiç balon kullanmadığı resimli çocuk kitapları gibi ama anlattığı hikaye ve çizimlerindeki Studio Ghibli havasıyla Türkçesi kesinlikle olması lazım dediğim bir manga. Aslında bu mangayı Anianka takımı çevirmişti yıllar önce ama yıllardır Türkçesine ulaşılamıyor. Kayboldu gitti yani güzelim manga. Toplam 6 bölüm, 1 Ciltlik bir manga.

Aslında Noblesse-S'i ekleyecektim buraya da anladım ki şimdilik light novel çevirmek bana göre değil.

Şimdi bu 3 seri hakkındaki düşüncelerinizi alayım. Sizin de aklınızda güzel bir şeyler (Webtoon ağırlıklı) varsa yazın en azından başlasam mı diye düşünürüm :)


19.Bölüm: Media Fire & One Drive

Güncel #03: 19.Bölüm

By : WebtoonTR
12 Ağustos 2015 Çarşamba
0

Stokçuluk yapmak çok güzel. Ama şimdi elimde bitmiş bölüm kalmadı. Allah'tan 19.bölümün çeviri ve silme işlemini bitirmiştim. Çeviriyi kontrol edip yazması var bir tek. 20.Bölümü de çevirdiğimi sanıyordum ama hiç başlamamışım bile :( Artık çalışmanın zamanı geldi yani...

Aslında tam olarak bu işe kendimi verebilsem günde birer bölüm birer bölüm çok rahat verebiliyorum Mart veya Nisan ayının bir haftasında her gün 1 bölüm çevirip editlemiştim mesela. Çünkü çevirisi ve editi zor bir seri değil. Editiyle hakkını vererek uğraşsam baya sürer gerçi ben kolaya kaçıyorum hep. İnşallah o günleri tekrar yaşatabilirim sizlere.

Buyurun 18.Bölüm: Media Fire & One Drive

Güncel #02: 18.Bölüm

By : WebtoonTR
7 Ağustos 2015 Cuma
2

Bu gün Aniourya'da çevirdiğim ama kaybolan 16.bölüm (Crediti değiştirdim ama sonundaki Aniourya logosunu silmeyi unutmuşum :)) ve 17.bölüm var. Gelecek hafta herhangi bir gün de 18.bölüm gelecek. 20.Bölümde yaşadığım sorunu halledersem belki 19.bölümü de bitirip 18'le verebilirim.

Temanın düzenlenebilecek daha çok yeri olsa da şimdilik böyle bırakmayı uygun görüyorum. Şu an gerekli bir kaç sayfayı ve bir kaç tasarım işini halletsem yeter. En önemlisi de bir tane basit logo, simge tarzı bir şey lazım. Aklıma şimdilik bir şey de gelmiyor. Credit sayfası da hoşuma gitmedi zaten.

İşte Bölümler:

16.Bölüm: Media Fire & One Drive
17.Bölüm: Media Fire & One Drive

İlk Güncel

By : A. Karabudak
31 Temmuz 2015 Cuma
0

Herkese merhaba. Bu bloğu önceden Aniourya Fansub'da çevirdiğim Useful Good-for-Nothing'i devam ettirmek için açtım.Çünkü Aniourya kapandı. Ben de bu seriyi yine yavaş da olsa devam ettirmeyi düşündüğümden böyle bir işe el attım. Herhangi bir çeviri grubuna katılmayıp kendi blogum da sesimi duyurmaya çalışmamın nedeni: Bazen çok uzun aralar verebiliyorum ve benim başlattığım bir seri için başkalarının endişelenmesini hatta çevirmek veya editlemek istemedikleri halde emek sarfetmelerini istemem.

İleri günlerdeki planlarım şöyle: İlk başta önceden çevirdiğim editlediğim bölümleri paylaşarak başlangıcı yapacağım. Sonra ise bir credit sayfası ayarladığım gibi 16 ve 17. bölümleri vereceğim. Bir hafta içinde de 18.bölümü veririm. Sonrasında ne olur bilmiyorum. 20.bölüm de sıkıntı yaşıyordum çözebilirsem 20.bölüme kadar periyodik olarak gelir.

Bu üstteki yazıyı Webtoon Tr'nin facebook sayfasına yazdığım yazıdan araklayıp düzenledim İnşallah blog temasını filan da zamanla düzenleyeceğim :) Her ne kadar çok fazla hoşuma gitmese de değişik bir teması olsun istedim ve çok az kişinin kullandığı bu Gumi temasını yerleştirdim bloğa. Belki ileride değiştiririm önerileriniz filan varsa çekinmeyin yazın. Bu temanın sliderindeki resimleri en üst menüyü ingilizce yazan yerleri değiştirmekten başka bir şey yapmayı da düşünmüyorum.

Bu arada bu kadar uzun sürdüğünden dolayı özür dilerim. Ayrıca bu blog bir topluluğu filan bağlamadığından güncel yazılarında çeviriyle, editle, webtoonlarla hatta mangalarla alakasız ve çoğunuzun hoşuna gitmeyecek hatta ve hatta tartışma çıkarabilecek şeyler bile yazabilirim bunun için de şimdiden özür dilerim. Ama bu tür yazıları sona ekleyip başına "okumasanız da olur" tarzı bir not düşerim veya şimdi yaptığım gibi kalın yazarım önemli kısımları kesinlikle.

İşte Useful Good-for-Nothing'in ilk 15 bölümü:

Merhaba Millet

By : A. Karabudak
30 Temmuz 2015 Perşembe
4

- Copyright © 2013 Only Webtoon - Gumi - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -