Yayınlar

En Son Çıkan Bölüm



Useful Good-for-Nothing 42. Bölüm
Noblesse S 1.Bölüm %12.5 - %15

Archive for Kasım 2015


Fark edenler vardır belki vizelerim bitince art arda 3 bölüm bitirdim ve 2 bölümünde çevirisi hazır editlenmeyi bekliyor. Bende her gün bloga yazı yazmaktansa bundan sonra haftada maksimum 1 yazı yazmaya karar verdim. Aslında ilk başta ayda 1 yazmayı düşündüm ama 1 ay da çok uzun olur diye düşündüm. Hızım ileriki günlerde veya haftalarda düşebilir. Çünkü sıkıldım. Bu haftalık günceller de her ne kadar klasör linklerinden ulaşılabilse de 1 hafta içinde verdiğim bölümlerin linklerini paylaşacağım.

En son hangi bölümün çıktığını da üstteki widgetten öğrenebilirsiniz.

Bir diğer haber ise Noblesse S'i şimdilik durduruyorum. Zaten çeviremiyordum :( Cümleler çok uzun :( Zaten Türkçeye çeviren çıkmaz diyerek light novel çevirmek nasıl oluyormuş merak ettiğimden başlamıştım. Ama beceremedim. Eğer çevirisi kolay bir novel söylerseniz ona başlayabilirim. Yoksa çok boş vaktim olmadıkça Noblesse S'i çeviremem.

Bu güncelde çevrilmesini istediğiniz webtoonları sormuştum cevap gelmemişti. Useful'a başlayalı neredeyse 1 yıl oldu ve bu hızla gidersem 2 yıl sonra bitecek ama hızımı artırır ve mayıs ayı içerisinde 50. bölüme gelir veya yaklaşırsam ciddi çevirecek webtoon arayışına gireceğim. Aceleyle bir seri bulup çevirmek de istemiyorum. Bu yüzden önerilere açığım yine. Şartlar; 1-Bitmiş olsun 2- Benim sevmem lazım. 3-Mümkünse çevirmesi editlemesi kolay olsun.

Bölümler:
One Drive: Klasör Linki

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şimdi gelelim haftanın konusuna. Konumuz cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim. Koca bir ülkenin geleceğinin nasıl karardığı ve şimdi de nasıl karartıldığına ışık tutması için önemli bir konu.

"Neden 1945'de bizden kötü durumda olan Almanlar ve Japonlar bolluk içinde yaşıyorlar da Türkiye bu halde?" Sorusunu neredeyse herkes Amerika'ya, Yahudilere filan bağlıyor. Beyler bayanlar Allah-u Teala bu beyni size boşuna mı bahşetti? Biraz mantıklı düşünün. Amerika'nın ve Yahudilerin veyahut Avrupa'nın Almanya ve Japonya'ya Türkiye'den çok daha fazla kini vardı. Neymiş efendim biz müslümanmışız da ondan bizim gelişmemizi istemiyorlarmış. Almanlar ve Japonlar 6 yıl dünyayı buhrana sürükledi. Almanlar yüzünden Avrupa'da  taş üstünde taş kalmadı. Onlar yüzünden milyonlarca insanını kaybedenler düşman gözüyle baktıkları bu iki ülkenin gelişmesini istediler veya kendi hallerine bıraktılar da Türkiye'yi mi ezdiler? Ayrıca güçlü devletlerin Türkiye üzerinde planları varsa her devlet için de planları vardır. Bu söylemler kendi aptallığımızı kapatmak için günah keçisi bulmaktan başka bir şey değil. Biz hep kendi aptallıklarımızı Amerika'ya veya Yahudilere yükledik yani. Halbuki gelişmek, ilerlemek isteyen halkın önünde kim durabilir ki? Bunun örneği olan onlarca ülke var tarihte.

Bir ülkenin, bir toplumun gelişmesi öyle bir kaç sene de olacak iş değil. Devletin geleceği düşünerek attığı adımların iyi sonuç vermesi ve bu gelişmelerin halk üzerinde olumlu etki bırakması sonucunda bir ülke gelişir. Bir ülkeyi geliştirmenin en temel prensibi eğitime destek vermektir. Hani hep derler ya öğrencilere "Siz bu ülkenin geleceğisiniz." Ama hep de geleceğimizi şekillendirmek isterler ve karışmamaları gereken şeylere karışırlar. Neymiş dindar nesil yetiştireceklermiş. Sana ne miletin imanından, ibadetinden.

Ama bu günün yanlışlarına gelmeden dünün yanlışlarını bilmek şart. Çoğu Atatürkçü Atatürk cumhuriyeti kurdu ülkeye bolluk geldi sanıyor. Halbuki tam tersi oldu. 1914'ten 1922'ye kadar savaştık. 1924'e kadar barış anlaşmasını bekledik. 1927 veya 1928'e kadar mubadelelerin sonuçlanmasını filan bekledik. Bu arada tabi bazı adımlarda atılmaya başlamıştı. Bu sıralar bir çok nüfus sayımı yapıldı raporlar hazırlandı. Durum içler acısıydı. Köylerde genç erkek sayısı çok azdı. Köylerin neredeyse hepisi bir zengin adamın yani ağanın eline bakıyordu ve açlıktan ölenler bu günün trafik kazasında ölenlerden daha fazlaydı. Sanılanın aksine Osmanlı'nın son zamanlarındakinden çok daha kötü durumdaydı halk. Buna çare bulmayı ancak 1930'larda Atatürk'ün devrimlerinin köylere yani halkın %80'ine ulaşmadığını gördüklerinde düşündüler. Belli ki meclis için Atatürk devrimleri yani harf inkilabı, hilafetin kaldırılması gibi ülkenin genelini ilgilendiren şeyler öncelikliydi.

İlk başta köylere giden öğretmenleri dinlediler. Antikemalistlerin sandığının aksine o dönem devlet bir konuda çaresiz kalmışsa nasıl bir adım atacaklarını bulmak için sorunu dinlerlerdi. Uygulamada halkı zorlarlardı ama. Bu öğretmenlerin hepsi şehir yaşamına alışmışlardı ve köylerde hiç bir imkan yoktu. Buğdayı bile almak isteseler bile zor zar elde edebiliyorlardı. Bu yüzden bir çok öğretmen mesleği bile bırakıp gitmişti. Raporlar da halkın sadece %15-%20'sinin okuma yazma bildiğini söylüyordu. Atatürk ve İnönü sık sık Milli Eğitim Bakanlığına baskı yapıyordu hatta her yıl işlerini savsakladıkları için bakanları değiştiriyorlardı. Çaresizlik içinde askerliğini çavuş olarak yapanlara kısa bir eğitim verilerek yaşamalarına bile yetmeyecek bir maaşla köylerine öğretmen olarak gönderme kararı aldılar. Ama onlarda sadece köy çocuklarına okuma yazma öğretebildi.

Böyle çıkmaza gelindiği bir anda Avrupa'da fakir çocukların eğitimi hakkında araştırmalar yapan ve kitaplar çeviren bir öğretmen ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in planlamalarıyla köy enstitüleri kurulmasına karar verildi. Köy enstitülerinde yamalı, yırtık elbiseleri, yalın ayakları, aç karınlarıyla 11,12 yaşlarındaki köy çocukları bir sınava tabi tutularak köy enstitülerine alınmaya başlandı. Amaç bu köy çocuklarını eğitmek ve bir öğretmen olarak kendi köylerine yollamaktı. Bu öğretmenler çocukları eğittiği gibi köylüyü de tarım ve hayvancılık alanında eğitecekler. Ağaların tarlalarında karın tokluğuna çalışan köylüyü zenginleştireceklerdi. Ayrıca köylüyü her konuda bilgilendirecek ve Avrupa'da yüzyıllar önce gerçekleşen aydınlanmayı Anadolu'da yapacaklardı. Bu yüzden temel eğitimin yanında tarım, hayvancılık, zanaatkarlık, güzel sanatlarda öğretildi bu öğrencilere. Eğitim çok zordu ve devletin imkanları çok azdı. Çocuklar kendi okullarını bile kendileri yapıyorlardı. Ama eğitim kalitesi Türkiye'deki orta okul ve liselerin ortalamasından çok daha yüksekti. Eğer planlar sekteye uğramazsa köyler zenginleşecek, köyden şehire kontrolsüz göç engellenecek, okuma yazma oranı hızla artacak, köylüler cahillikten kurtarılacak, feodalite yani ağalık çökecekti. Bu arada İsmet İnönü de vali ve kaymakamlara telgraflar çekti. Her köyde bir okul inşa edilecekti ama devletin buna gücü yoktu. Bu yüzden köylüler kendi okullarını kendileri inşa edecekti. Ve bu zorunluydu. Halk isyan etti ama İsmet Paşa "Her köyde bir tane cami var. Camiyi yapan köylü okulu da yapar ve yapacak" dedi. Bilmeyenler için camileri devlet yapmaz hayır sahiplerinin paraları ile yapılır. Tabi şu an AKP'li belediyeler vs. cami yapımına da karışıyor ve camiye sadece onların emeği geçmiş gibi halka gösteriş yapıyorlar.



Eğer bunlar gerçekleşseydi biz şu an gelişmiş bir ülkede doğmuş olacaktık. Ama olmadı. Yüzyıllardır olduğu gibi dini konular dayatılarak bu okulların dolayısıyla da ülkenin ve bizlerin geleceği karartıldı. Sorun yatılı olan bu okullarda eğitimin karma olmasıydı. Sorun her meselede dini bilgisi olan kişilere danışan köylü, dini konular hariç her konuda bilgili bu öğretmenlere danışacaklardı Sorun köy enstitülerinden çıkan öğretmenler ağaların şimdiki ve gelecekteki işçilerini bilinçlendirecek olmasıydı. Köylülerin çoğu ağanın kışkırtmasıyla okulları gereksiz görüyordu. Ama devlet onlara zorla okul yaptırıyordu. Komünizmin K'sini bilmeyen cahiller köy enstitülerini komünist yuvası olmakla suçluyordu. Köylüler köylerinde başı açık bayan öğretmen istemiyordu. Çocuklar Arap alfabesini öğrenip Kur-an okusalar yeterde artardı bile.



Ve en önemlisi de milli irade. Dünya demokrasiye geçerken biz de demokrasiye geçtik. Artık halk kendini yönetecekleri seçecekti. Yani CHP'nin halk ile iyi geçinmesi lazımdı. Bu yüzden köy enstitülerine önem verilmemeye başlandı ilk başta. Sonra birer birer kapanmaya. Dersleri değiştirildi. Faliyetleri kısıtlandı. 1950'de demokrat parti başa gelince de kapatılıp öğretmen liselerine dönüştürüldü. Her tarafa imam hatipler açıldı. Köy çocuklarının Avrupa standartlarında eğitildiği okullar kapatılırken dini eğitim yaygınlaştı. Çünkü milli irade bunu istiyordu. Yıllarca ülke öğretmen açığı çekti. Yıllarca okur yazar oranımız yerlerde gezdi. Orta okul ancak 1970'lerde lise 1980'lerde üniversite ise 2000'ler de yaygınlaştı. Ama yaygınlaşsa da değişen bir şey yok. Bir şeyler öğrenerek okumak vardır bir de boş boş okumak vardır. Orta okul, lise ve üniversite de herkes kopya çekiyor neredeyse. Hepimiz diplomanın peşinde koşuyoruz sadece. Dersleri anlamaya çalışmak yerine anı kurtarmaya çabalıyoruz. Çünkü bizim öğretmenlerimiz de böyle okudu. 1950 öncesinin mantığı bu ülkenin geleceği sizin ellerinizde iken sonrasında sizin geleceğiniz devletin ellerinde oldu. Emeğiyle okuyan halk için bir şeyler yapmak isteyen Anadolu çocuğu komünist oldu (devletin gözünde) diyar diyar işkencehane, hapishane gezdi, Ankara'da dayısı olan oturduğu yerden parasını aldı yetmedi rüşvetin yolsuzluğun gözüne gözüne vurdu. Önceden devlet millete oku da ne okursan oku derken sonra böyle zararlı şeyler okuma, hatta düşünme bile dedi. Bazıları 1980'de darbe sonrası halk koyun oldu diyor. Ha s.ktir lan biz mal geldik mal gidiyoruz. Sorun 80'de değil cahillikten kurtulmamızın önünün kesildiği 1945-61 arasında. Şuan gelişmekte olan ülke olmamızın tek nedeni globalleşen dünyaya uyum sağlama çabamız ve tek parti dönemindeki halkı zorlayarak yapılmaya çalışılan bazı şeyler (Zorla güzellik olmaz derler ya geri tepti işte bu da). Yoksa cahillikte Afrika veya Arap ülkelerinden pek farkımız yok.



Peki bu köy enstitüsü mezunlarına ne oldu. Yarısı göreve başladı yarısını öğretmen yapmadılar. Kimini tabutluklara attılar kimini her siyasi bir şey olduğunda işkence masasına oturttular. Göreve başlayanlar bulundukları köyün ortamını elinden geldiğince değiştirmeye çalıştı. Ne kadar zihniyet değişmiş olsa da ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Bu öğretmenler sayesin de biraz daha iyi durumdayız şuan.




Şimdi 2.imam hatip dalgası var. Bunun ilk sonuçlarını 5-10 sene sonra görürüz. Artık doktor yerine imama gideriz veya doktor okur üfler bize. Bu işin şakası tabi bu kadar da kötü hale düşmeyelim bi zahmet. Ama en azından verdiğimiz ortalama %60 vergi en az %70 olur bu gidişle. Din görevlilerine para veren tek devlet biziz herhalde. İşin garibi bazı imamlar ayda yılda bir camiye uğruyor. Ben bu imamların denetlenmesini istemiyorum. Cemaatsiz camilere imam atanmamasını ve o camileri yöre halkının idare etmesini istiyorum. Gerçi israf sadece diyanette değil devletin her işi israf....

Haftalık Güncel

By : A. Karabudak
26 Kasım 2015 Perşembe
0
22.Bölüm eklenmiştir. Bu hafta içimden bir şey yazmak gelmedi. Zaten çizerin bloğunu tekrar bulmamdan başka bir gelişme de yok.

Media Fire & One Drive & Manga-Tr

22.Bölüm Günceli

By : A. Karabudak
14 Kasım 2015 Cumartesi
0
Zaten çevirisi hazır olduğundan 1 günde 21. bölümü de bitirip sizlerle paylaştım.

Noblesse S'i çevirmeye elim değmiyor uzun süredir. İnşallah onu da bir ara el atıp ilerleteceğim. Çevirisi çok ağır bir novel olduğundan veya bana öyle geldiğinden böyle oluyor. Kağıda ingilizcesini yazıp bilmediğim kelimelerin türkçesini yazıp cümlenin anlamını sonra da cümleyi nasıl kuracağımı düşünmeden çeviremiyorum :(

21.Bölüm: Media Fire - One Drive - Manga-Tr

Önceden ne güzel çizerin blogundaki resimleri kayıt etmiştim onları kullanıyordum güncellerde. Ama şimdi bulamıyorum çizerin blogunu :(

Bundan sonra cahilleri bilgilendirmek için paylaşımlarda bulunacağım. Bu güncelin konusu Çorumlu ozanlar.

Çorumlu aşıkların kaleminden çıkan bir çok türkü başka ozanların ağızlarından ünlü olmuş olsa da Çorumlu olupta Aşık Mahsuni, Aşık Nurşani vb. gibi her kes tarafından bir ozan yoktur.

Geçmişten:

1.Dedemoğlu
Herkesin gelmiş geçmiş en büyük ozanlardan biri olduğunu kabul ettiği 18.yüzyılda yaşamış bir ozan. Aslen İran şahının sürgündeki oğul Abbas'dır. Sonradan Çorum bölgesine gelerek bölgede alevi ve bektaşi kültürünün yayılmasına yardımcı olmuş ve onlara liderlik yapmıştır. Ama sonunda nedeni tam olarak bilinmeyen bir sebepten devletle ters düşmüş ve Osmalı askerleriyle Çorum'da hatap ovasında savaşırken vefat etmiştir. Bazı ozanlar tarafından halen daha türküleri söylenmektedir. Bu güne kadar gelmiş eserleri döneminin en önemli sanat eserleri arasında olarak gösterilmektedir.

Yaşlılardan:

2.Aşık Gülabi:
Yıllar önce Hitit Fuar Festivali sırasında düzenlenen Aşıklar Şölenin'de canlı dinleme fırsatı buldum. Artık baya bir yaşlandığından sesi artık eskisi kadar güzel çıkmıyor ustanın. Ama yine de türküleri baya bir kişinin dilinde dolanıyor. Kesinlikle dinlenmesini tavsiye ettiğim türküleri: Dön gel bir tanem, Kalem seni parça parça kırarım, Mapushane ranzaları

3.Aşık Meftuni:

Uzun yıllar Aşık Mahsuni'nin arkasında saz çalmış ve kendi çalıp söylemeye başladığında da bazıları tarafından sesini Aşık Mahsuni'nin sesine benzetmeye çalışıyor diye çekemeyenlerin olduğu bir amcamız. Bu saz üstadı da hak ettiği değeri görmese de bazı eserleri ünlü ozanların dillerinde popüler olmuştur. Kesinlikle dinlenmesini tavsiye ettiğim türküleri: Beni de düşün beni de, Verin benim sevdiğimi (Bağıyom duyulmuyor çağıyom duyulmuyor veya şükür karın doyurmuyor), Heri Çorumlu musun?

Gençlerden:

4.Ozan Ali Riza
Almanya'da doğmuş büyümüş ve hala da Almaya'da yaşayan bir abimiz. Her ne kadar çok fazla türküsü olmasa da bence gelecek vaat eden bir ozan. Kesinlikle dinlenmesini tavsiye ettiğim türküleri: Hep sizin, Çorumluyum ben. Aklım Fikrim Sende Kaldı.

Sadece benim severek dinlediğim ozanları veya Türkiye ve İran tarihinde önemli bir ozan olan Dedemoğlu gibi kişileri yazdım. Bizim oralar ozan kaynıyor şuradaki şehir şehir gezen yarışma programlarından biri Çorum'da bulduğu yarışmacıdan bile belli. Bu arada bazıları beni alevi sanabilir. Hatta bazıları Çorum ismini duyduğu gibi "Alevi misin?" diyorlar. Alevi değilim. Ama alevi çalıyor, söylüyor diye dinlememezlik yapacak veya güzel bir türküyü beğenmeyecek bir bağnaz da değilim.

21.Bölüm Günceli

By : A. Karabudak
3 Kasım 2015 Salı
0
Bir türlü elim değmedi kusura bakmayın. 21.Bölümün de çevirisi hazır sayılır ama bu sıralar nedense editleyesim gelmiyor. Hatta Photoshpo'u açasım bile.

20.Bölüm: Media Fire - One Drive - Manga-Tr


Bir hadis yazacağım. Müslüman olmasanız bile kulağınıza küpe olsun:
"NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ."
O yüzden bu halka müstahak ama kurunun yanında yaşta yanıyor işte.

Sonunda Gelen Güncel

By : A. Karabudak
2 Kasım 2015 Pazartesi
0

- Copyright © 2013 Only Webtoon - Gumi - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -